
Biyouyumluluk Testleri
Biyouyumluluk, bir biyomalzemenin veya tıbbi cihazın, insan vücudu ile etkileÅŸime girdiÄŸinde istenmeyen toksik, alerjik veya inflamatuar reaksiyonlara neden olmadan, güvenli ve etkin bir ÅŸekilde iÅŸlev görme yeteneÄŸini ifade eder.
​
Biyouyumluluk testleri, tıbbi cihazların biyolojik sistemle olan etkileÅŸimlerini inceleyerek, potansiyel zararlı etkileri belirlemeyi amaçlar. Bu testler, bir tıbbi cihazın güvenliÄŸini ve etkinliÄŸini saÄŸlamak için uluslararası standartlara uygun ÅŸekilde gerçekleÅŸtirilir. ISO 10993 standardı, tıbbi cihazların biyolojik deÄŸerlendirmesi için küresel olarak kabul edilen en önemli standartlardan biridir. Bu standart, biyomalzemelerin ve tıbbi cihazların insan saÄŸlığına uygun olup olmadığını deÄŸerlendirmek için çeÅŸitli test yöntemlerini içerir.
İn vitro Sitotoksisite Testi
TS EN ISO 10993-5:2010

ISO 10993-5 standardı, tıbbi cihaz malzemelerinin veya bu malzemelerden elde edilen ekstraktların hücreler üzerinde toksik etkiler oluÅŸturup oluÅŸturmadığını belirlemeye yönelik in vitro sitotoksisite testlerini tanımlar. Bu testler, tıbbi cihazların biyouyumluluk deÄŸerlendirmesinde temel ve en yaygın kullanılan yöntemlerdir.
​
Testlerde genellikle L929 fibroblast hücre hattı kullanılır. Materyalin hücrelerle teması; direkt temas, agar difüzyon veya ekstrakt yöntemi ile saÄŸlanır. Test süreci sonunda hücrelerin canlılık durumu, metabolik aktivitesi ve morfolojik özellikleri deÄŸerlendirilir.
​
Sitotoksisite testlerinde kullanılan baÅŸlıca yöntemler ÅŸunlardır:
-
MTT Testi: Cihaz ekstraktı, L929 hücrelerine uygulanır. Hücre metabolizması sonucu oluÅŸan formazan miktarı kolorimetrik olarak ölçülür. Hücre canlılık yüzdesi hesaplanır.
-
Agar Difüzyon Testi: Hücreler üzerine yerleÅŸtirilen agar tabakası aracılığıyla test materyalinden sızan maddelerin hücrelerle teması saÄŸlanır. Hücresel etkiler morfolojik olarak deÄŸerlendirilir.
-
Filtre Difüzyon Testi: Filtre üzerinde büyütülen hücreler agar üzerine ters çevrilerek yerleÅŸtirilir. Filtre üzerinden sızan maddelerin oluÅŸturduÄŸu hücre hasarı, hücresiz bölgelerin çapı ile ölçülür.
​
Bu testler sonucunda elde edilen veriler, materyalin sitotoksik potansiyelini belirlemek ve CE belgelendirme baÅŸta olmak üzere regülasyonlara uygunluÄŸunu belgelemek amacıyla kullanılır. Özellikle vücutla uzun süreli temas eden ürünler için bu testler ilk deÄŸerlendirme basamağını oluÅŸturur.
Genotoksisite, Kanserojenite ve Üreme Toksisitesi Testleri
ISO 10993-3

Genotoksisite testleri, bir materyalin hücresel düzeyde DNA, kromozom ve genetik materyal üzerinde hasar oluÅŸturma potansiyelini deÄŸerlendirmek amacıyla uygulanır. Bu testler; DNA kırıkları, gen mutasyonları, kromozom anormallikleri, klastojenite ve anöploidi gibi genetik düzeydeki olumsuz etkilerin tespit edilmesini saÄŸlar.
​
Genotoksisite analizleri, hem in vitro (hücre kültürü veya bakteriyel sistemler) hem de in vivo test sistemleri kullanılarak gerçekleÅŸtirilebilir. Bu testler, özellikle tıbbi cihazların biyolojik güvenliÄŸinin deÄŸerlendirilmesinde kritik rol oynar ve ISO 10993-3 standardı kapsamında uygulanır.
​
Laboratuvarımızda, GLP uygunluk beyanı altında çalışan hücre kültürü ve mikrobiyal biyoteknoloji laboratuvarlarında, ISO 10993-3 standardına ve OECD test kılavuzlarına uygun ÅŸekilde aÅŸağıdaki genotoksisite testleri yürütülmektedir:
-
AMES Mutasyon Testi (OECD 471): Bakteri temelli sistemlerde, kimyasal bileÅŸiklerin mutajenik potansiyelini deÄŸerlendirir.
-
İn Vitro Mikronükleus Testi (OECD 487): Memeli hücrelerinde kromozomal hasarların deÄŸerlendirilmesinde kullanılır.
-
İn Vitro Kromozomal Aberasyon Testi (OECD 473): Hücre bölünmesi sırasında meydana gelen kromozom yapısal bozukluklarını analiz eder.
​
ISO 10993-3 standardına göre, bir tıbbi cihazın genotoksisite, kanserojenite veya üreme toksisitesi yönünden deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸinde bu testler uygulanır. Ancak:
-
Materyalin kimyasal bileşimi biliniyor ve genotoksik potansiyel taşımadığı belgelenmişse,
-
ISO 10993-1 ve kimyasal karakterizasyon süreçleriyle risk deÄŸerlendirmesi tamamlanmışsa,
genotoksisite testi yapılmasına gerek olmayabilir.
Ancak, kimyasal bileÅŸimi bilinmeyen veya potansiyel olarak genetik materyalle etkileÅŸime girebilecek tıbbi cihazlar için genotoksisite testi önerilir ve CE belgelendirme süreçleri için kritik öneme sahiptir.
​
Uzman test ekibimiz, ISO 10993-3 test gereklilikleri doÄŸrultusunda üretici ve tedarikçilere doÄŸru, güvenilir ve hızlı sonuçlar sunar. Laboratuvarlarımızda yürütülen test süreçleri, yüksek kalite standartları ve kontrollü test ortamı ile gerçekleÅŸtirilir.
​
Bu sayede iÅŸ ortaklarımız; daha etkin, yüksek performanslı ve regülasyonlara uygun hizmet alırken, nihai ürünlerini güvenli, yasal uyumlu ve pazara hazır hale getirme imkânı bulurlar.
Hemokompatibilite Testleri
ISO 10993-4

Tıbbi cihazların biyolojik güvenlik deÄŸerlendirmesi sürecinde, kan ile temas eden ürünler için uygulanması gereken testlerin başında hemokompatibilite testleri gelir. Bu testler, ISO 10993-4 standardı çerçevesinde gerçekleÅŸtirilmekte olup, cihazın veya materyalin kan bileÅŸenleri üzerindeki etkilerini deÄŸerlendirmeyi amaçlar.
​
Kanla doÄŸrudan veya dolaylı teması bulunan cihazlar arasında; intravenöz kateterler, hemodiyaliz setleri, kan transfüzyon sistemleri, vasküler protezler, hemostatik ürünler gibi ürünler yer alır. Bu tür cihazların, klinik kullanım öncesi hemoliz, koagülasyon, trombosit aktivasyonu, kompleman sistemi aktivasyonu ve tromboz potansiyelleri detaylı biçimde test edilmelidir.
​
Laboratuvarımızda, ISO 10993-4 standardı çerçevesinde, kan uyumluluÄŸu deÄŸerlendirmeleri aÅŸağıdaki test protokolleri kullanılarak yürütülmektedir:
-
Hemoliz Testi (ASTM F756): Tıbbi cihazın veya ekstraktının, kırmızı kan hücreleri üzerindeki yıkıcı etkisi deÄŸerlendirilir. Serbest hemoglobin düzeyleri ölçülerek hemolizin derecesi belirlenir.
-
Protrombin Zamanı (PT) ve Kısmi Tromboplastin Zamanı (PTT): Cihazın pıhtılaÅŸma sistemine etkisi ölçülür. Koagülasyon sürecindeki olası hızlandırıcı ya da inhibitör etkiler analiz edilir.
-
Trombojenisite Testleri: Cihazın trombüs (pıhtı) oluÅŸturma eÄŸilimi deÄŸerlendirilir.
-
Trombosit Adezyon ve Agregasyon Testleri: Trombositlerin yüzeye yapışması ve birbiriyle birleÅŸerek agregat oluÅŸturma potansiyeli gözlemlenir.
-
Kompleman Aktivasyon Testleri: Cihazın bağışıklık sisteminin kompleman yolaklarını aktive edip etmediği belirlenir.
​
Kanla temas eden tüm tıbbi cihazlara yönelik testler, laboratuvarımızda uzman personel tarafından yürütülmekte; test planlaması ve protokoller, hem müÅŸteri taleplerine hem de ürünün kullanım amacına uygun olarak özelleÅŸtirilmektedir.
Lokal Etki ve Subkutan İmplantasyon Testleri
ISO 10993-6

İmplantasyon testi, implante edilebilir tıbbi cihazların veya materyallerin, vücut dokularında neden olabileceÄŸi lokal patolojik etkilerin deÄŸerlendirilmesi amacıyla uygulanır. Bu test, ISO 10993-6 standardı çerçevesinde gerçekleÅŸtirilir ve biyouyumluluk deÄŸerlendirme sürecinin önemli bir parçasıdır.
​
Testin temel amacı; materyalin implantasyon sonrası doku ile etkileÅŸimini, lokal inflamasyon, fibrozis, nekroz veya yabancı cisim reaksiyonu gibi olası biyolojik tepkiler açısından deÄŸerlendirmektir.
​
İmplantasyon testi, hem emilebilir hem de emilemez materyaller için uygulanabilir. Test süresi, cihazın klinik kullanım süresine baÄŸlı olarak kısa süreli veya uzun süreli olarak planlanır. Bu süre, ürünün endikasyonuna göre gerekçelendirilerek belirlenir.
​
İmplantasyon iÅŸlemi genellikle laboratuvar hayvanları (örneÄŸin sıçan veya tavÅŸan) kullanılarak, aÅŸağıdaki bölgelerden birine yapılır:
-
Subkutan (deri altı)
-
İntramüsküler (kas içi)
-
İntrabon (kemik içi)
Ayrıca cihazın kullanım amacına göre özel implantasyon alanları da seçilebilir (örneÄŸin damar içi yapıştırıcılar için damar içi uygulama).
​
İmplantasyon süresi sonunda, implantasyon bölgesi çıkarılarak histopatolojik inceleme yapılır. Bu inceleme ile doku tepkimesinin tipi ve ÅŸiddeti deÄŸerlendirilir. Gerekli durumlarda reaksiyon ÅŸiddeti skorlama sistemleriyle kantitatif olarak raporlanır. EÄŸer sistemik bir etki söz konusuysa, ek sistemik parametreler de test kapsamına dahil edilebilir.
​
Laboratuvarımızda implantasyon testleri, ISO 10993-6 standardına uygun ÅŸekilde, deneyimli teknik kadro tarafından planlanmakta ve yürütülmektedir. Test tasarımı; cihazın kullanım amacı, materyal tipi ve düzenleyici gerekliliklere göre özelleÅŸtirilerek yapılır.
EtO Sterilizasyon Kalıntı Limitleri
ISO 10993-7
-kalinti-testi.jpg)
Etilen Oksit (EtO) ile sterilizasyon, ısıya ve neme duyarlı tıbbi cihazlar için yaygın olarak kullanılan etkili bir sterilizasyon yöntemidir. Ancak bu prosesin ardından cihaz üzerinde kalabilecek EtO kalıntıları, hasta saÄŸlığı açısından potansiyel riskler oluÅŸturabilir. Bu nedenle, EtO sterilizasyonu uygulanan tüm ürünlerde rezidü kalıntı analizlerinin yapılması ve belirli limitlerin altında kalındığının gösterilmesi, hem yasal hem de etik bir zorunluluktur.
​
EtO kalıntılarının deÄŸerlendirilmesi, ISO 10993-7:2008 standardı kapsamında gerçekleÅŸtirilir. Bu standart, tıbbi cihazlarda sterilizasyon sonrası kalan Etilen Oksit (EtO), Etilen Klorohidrin (ECH) ve Etilen Glikol (EG) gibi yan ürünlerin hasta vücuduna geçiÅŸ potansiyelini deÄŸerlendirerek maksimum kabul edilebilir limitleri tanımlar.
​
EtO rezidü testleri ile amaçlanan; cihaz kullanıldığında vücuda geçebilecek toksik kalıntıların miktarını belirlemek ve hastaya maruziyetin risk seviyesini ortaya koymaktır. Bu testler sayesinde cihazın güvenli kullanım süresi belirlenebilir ve pazara sunulmadan önce uluslararası regülasyonlara uygunluÄŸu belgelenmiÅŸ olur.
​
ISO 10993-7 standardı, maruziyet süresine göre farklı EtO kalıntı limitleri tanımlar:
-
Kısa süreli temas (≤24 saat)
-
Uzun süreli temas (>24 saat – 30 gün)
-
Kalıcı implantlar (>30 gün)
Her kategori için EtO, ECH ve EG kalıntılarına iliÅŸkin günlük kabul edilebilir dozlar (AEL - Acceptable Exposure Limit) belirlenmiÅŸtir. Bu dozlar cihazın hasta ile temas ÅŸekline göre hesaplanır.
​
Laboratuvarımızda EtO sterilizasyon kalıntı analizleri:
-
GLP ve ISO 17025 standartlarına uygun şekilde,
-
Gaz kromatografisi (GC-FID) gibi yüksek hassasiyetli cihazlarla,
-
Spesifik validasyon parametreleri (doğruluk, tekrarlanabilirlik, saptama limiti) temel alınarak yapılmaktadır.
Analiz sonuçları, cihaz tipine ve kullanım süresine göre AEL deÄŸerleriyle karşılaÅŸtırılır ve detaylı bir raporla sunulur.
​
EtO sterilizasyon kalıntı limitlerinin değerlendirilmesi;
-
CE iÅŸareti,
-
FDA başvuruları,
-
ve global pazara giriÅŸ süreçlerinde temel biyouyumluluk gerekliliklerinden biridir.
Bu test sayesinde üreticiler, cihazlarının steril olduÄŸu kadar güvenli olduÄŸunu da belgeleyerek hasta saÄŸlığı açısından riskleri en aza indirir.
Deri Sensitizasyon Testleri
ISO 10993-10

Deri sensibilizasyon testi, tıbbi cihazların veya içerdiÄŸi materyallerin, temas ettikleri cilt yüzeyinde alerjik yanıt (duyarlılık/sensitizasyon) oluÅŸturma potansiyelini belirlemeye yönelik olarak uygulanır. Bu testler, ISO 10993-10 standardı çerçevesinde yürütülmekte olup, biyouyumluluk deÄŸerlendirme sürecinin temel güvenlik parametrelerinden biridir.
​
Bu test ile amaçlanan, materyalin tekrarlı teması sonrasında bağışıklık sisteminin gecikmiÅŸ tipte hipersensitivite ile yanıt verip vermediÄŸinin tespitidir.
​
Deri sensibilizasyon testleri, genellikle doÄŸrudan cilt teması bulunan ya da potansiyel olarak ciltle temas edecek olan tıbbi cihazlarda uygulanır. Test, materyalin veya ekstraktının canlı organizma üzerinde oluÅŸturabileceÄŸi immünolojik reaksiyonların gözlemlenmesini saÄŸlar.
Test sürecinde genellikle ÅŸu yöntemler tercih edilir:
-
Guinea Pig Maximization Test (GPMT)
-
Buehler Testi
-
Alternatif olarak in vitro ve in chemico yöntemler geliÅŸmekte olan validasyon süreçleriyle desteklenmektedir.
​
Laboratuvarımızda, deri sensitizasyon testleri;
-
GLP uygunluğu kapsamında,
-
Uluslararası etik kurallara uygun şekilde,
-
Yetkin personel ve validasyonu tamamlanmış protokollerle yürütülmektedir.
Test sonuçları, tıbbi cihazların CE belgelendirme, FDA onayı ve diÄŸer regülasyonlara uygunluÄŸu açısından kritik önem taşır. Sensitizasyon riski düÅŸük ürünler pazarda daha güvenli olarak kabul görür.
Sistemik Toksisite Testleri
ISO 10993-11

Sistemik toksisite testleri, tıbbi cihazların veya bu cihazların içerdiÄŸi maddelerin, vücut sistemleri üzerinde kısa veya uzun vadede zararlı etkiler oluÅŸturup oluÅŸturmadığını deÄŸerlendirmek amacıyla uygulanır. Bu testler, ISO 10993-11 standardı çerçevesinde gerçekleÅŸtirilir ve biyouyumluluk deÄŸerlendirme sürecinin kritik bir parçasıdır.
​
Amaç, test edilen materyalin yalnızca lokal dokuda deÄŸil; dolaşım sistemine geçmesi durumunda karaciÄŸer, böbrek, sinir sistemi, solunum ve üreme sistemleri gibi hedef organlarda oluÅŸturabileceÄŸi potansiyel sistemik etkileri tespit etmektir.
​
Sistemik toksisite testleri, genellikle cihazlardan elde edilen ekstraktların veya doÄŸrudan materyalin uygun test sistemlerine uygulanması ile gerçekleÅŸtirilir. Test yöntemi; ürünün kullanım süresine, uygulama yoluna ve temas ÅŸekline göre belirlenir:
-
Akut Sistemik Toksisite Testi: Tek dozluk uygulama sonrası kısa süreli (genellikle 24-72 saat) etkiler deÄŸerlendirilir.
-
Subakut ve Subkronik Toksisite Testleri: Tekrarlayan dozlarla 14 ila 90 gün boyunca gözlemler yapılır.
-
Kronik Toksisite Testleri: Daha uzun süreli (aylarca) uygulamalarla, özellikle kalıcı implantlar gibi cihazlarda deÄŸerlendirme yapılır.
Test sürecinde hayvanlar gözlem altında tutulur; vücut ağırlığı, davranış deÄŸiÅŸiklikleri, klinik semptomlar, hematolojik ve biyokimyasal parametreler izlenir. Uygulama sonunda organ ağırlıkları, makroskopik muayene ve histopatolojik inceleme ile toksisite deÄŸerlendirilir.
​
Laboratuvarımızda sistemik toksisite testleri;
-
GLP (İyi Laboratuvar Uygulamaları) prensiplerine uygun olarak,
-
Validasyonu tamamlanmış protokoller ile,
-
Uzman personel tarafından,
-
Etik kurul onayları eÅŸliÄŸinde yürütülmektedir.
Analiz sonrası elde edilen bulgular, ISO 10993-11 deÄŸerlendirme kriterleri doÄŸrultusunda raporlanır ve ürüne özel toksikolojik deÄŸerlendirme ile sonuçlandırılır.
Polimerlerin Degradasyon Ürünleri
ISO 10993-13

Polimer bazlı tıbbi cihazlar, klinik kullanım süresince fiziksel, kimyasal veya biyolojik etkilerle parçalanabilir. Bu parçalanma süreci sonucunda ortaya çıkan degradasyon (bozunma) ürünleri, vücut üzerinde toksik, irritan veya immünolojik etkiler oluÅŸturma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, tıbbi cihazların güvenliÄŸi açısından degradasyon ürünlerinin karakterizasyonu ve biyolojik deÄŸerlendirmesi büyük önem taşır.
​
ISO 10993-13 standardı, polimerik tıbbi cihazların kullanım süresi boyunca oluÅŸabilecek kimyasal bozunma ürünlerinin tanımlanması, miktarlarının belirlenmesi ve risk analizinin yapılması için izlenmesi gereken yol haritasını sunar.
​
Polimerin biyolojik ortamda parçalanması sonucunda açığa çıkabilecek düÅŸük moleküllü kimyasallar, oligomerler veya katkı maddeleri, potansiyel olarak sistemik toksisite, genotoksisite veya lokal doku reaksiyonları oluÅŸturabilir. ISO 10993-13 testiyle amaçlanan; bu ürünlerin:
-
Hangi koÅŸullarda ortaya çıktığını,
-
Kimyasal yapısını ve miktarını,
-
Biyolojik sistemlerdeki etkilerini belirlemektir.
Bu testler, özellikle emilebilir implantlar, ilaç salınımlı sistemler, dikiÅŸ materyalleri, ortopedik implantlar ve kaplamalı stentler gibi uzun süre vücutta kalan cihazlar için kritik öneme sahiptir.
​
Polimerik tıbbi cihazların kullanım süresince vücutla etkileÅŸimi sonucunda oluÅŸabilecek degradasyon ürünleri, hasta saÄŸlığı açısından potansiyel riskler taşıyabilir. ISO 10993-13 standardı kapsamında yapılan analizlerde, cihaz uygun bir in vitro ortamda simüle edilir ve zamanla ortaya çıkan bozunma ürünleri kimyasal olarak karakterize edilir. GC-MS, LC-MS, FTIR gibi geliÅŸmiÅŸ analiz teknikleri kullanılarak bu bileÅŸiklerin yapısı ve miktarı belirlenir. Elde edilen sonuçlar, bilinen toksisite verileri ve kabul edilebilir maruziyet limitleriyle karşılaÅŸtırılır. Böylece cihazın güvenliÄŸi bilimsel olarak deÄŸerlendirilir ve olası biyolojik riskler kontrol altına alınır.
​
Laboratuvarımızda polimerik tıbbi cihazların degradasyon analizleri:
-
GLP standartlarına uygun olarak,
-
Validasyonu tamamlanmış, güncel analitik tekniklerle,
-
Uzman personel tarafından yürütülmektedir.
Analiz sonuçları, ürün bazlı toksikolojik risk deÄŸerlendirme raporu eÅŸliÄŸinde sunulur.
Seramik Malzemelerin Degradasyon Ürünleri
ISO 10993-14

Seramik bazlı tıbbi cihazlar, implant olarak uzun süre vücutla temas edebilen biyomalzemelerdir. Bu malzemelerin klinik kullanım süresince yüzeylerinden iyon veya partikül ÅŸeklinde serbestleÅŸen degradasyon ürünleri, vücut sıvılarıyla etkileÅŸerek lokal ya da sistemik biyolojik etkiler oluÅŸturabilir. Bu nedenle, seramik malzemelerin güvenliÄŸinin deÄŸerlendirilebilmesi için kimyasal bozunma ürünlerinin tanımlanması ve bu ürünlerin potansiyel risklerinin analiz edilmesi büyük önem taşır.
​
ISO 10993-14 standardı, seramik tıbbi cihazların kontrollü koÅŸullarda bozundurularak, ortaya çıkan kimyasal ürünlerin miktarlarının ölçülmesini ve toksikolojik açıdan deÄŸerlendirilmesini esas alır. Bu analiz; cihazın biyolojik ortamda sergileyeceÄŸi davranışa dair bilimsel kanıt sunar ve biyouyumluluk deÄŸerlendirmesinin önemli bir parçası olarak kabul edilir.
​
Test süreci, seramik materyalin vücut içi koÅŸulları simüle eden sıvı ortamda belirli bir süre boyunca inkübe edilmesiyle baÅŸlar. Bu süre zarfında malzeme yüzeyinden salınan iyonlar veya çözünmüÅŸ partiküller, test ortamından alınan örneklerle analiz edilir. Genellikle ICP-MS, ICP-OES gibi hassas element analiz yöntemleri kullanılarak salınan metal iyonlarının türü ve miktarı belirlenir.
Analiz sonuçları, bilinen toksikolojik limit deÄŸerlerle karşılaÅŸtırılarak deÄŸerlendirilir. Gerekli durumlarda bu veriler, ISO 10993-17 (toksikolojik risk deÄŸerlendirmesi) ile birlikte yorumlanarak cihazın insan saÄŸlığı açısından güvenli olup olmadığına dair karar verilir.
​
Seramik implantlar genellikle uzun süreli kullanım için tasarlandığından, yavaÅŸ ancak sürekli salınım gösterebilecek degradasyon ürünlerinin tespiti, hasta güvenliÄŸi açısından kritik bir adımdır. Bu test sayesinde üreticiler; ürünlerinin biyolojik sistemlerde oluÅŸturabileceÄŸi potansiyel etkileri önceden tespit eder, regülasyonlara uygunluk saÄŸlar ve cihazın güvenliÄŸini belgeler.
Metal ve Alaşımların Degradasyon Ürünleri
ISO 10993-15

Tıbbi cihazlarda yaygın olarak kullanılan metal ve alaşımlar — örneÄŸin paslanmaz çelik, titanyum, nitinol veya kobalt-krom alaşımları — uzun süreli implant uygulamalarında biyolojik ortamla sürekli etkileÅŸim halindedir. Bu etkileÅŸim, zamanla yüzeyden metal iyonlarının serbestleÅŸmesine ve potansiyel olarak lokal ya da sistemik toksik etkilerin oluÅŸmasına neden olabilir. Bu nedenle, metalik materyallerin biyolojik güvenliÄŸini deÄŸerlendirebilmek için degradasyon (bozunma) ürünlerinin analizi büyük önem taşır.
​
ISO 10993-15 standardı, tıbbi cihazlarda kullanılan metallerin veya alaşımların in vitro koÅŸullarda bozunma profillerini belirlemeye, serbestleÅŸen iyonların miktarını ölçmeye ve bu iyonların potansiyel biyolojik etkilerini toksikolojik olarak deÄŸerlendirmeye yönelik çerçeveyi sunar.
​
Test, cihazın veya malzemenin biyolojik ortamı taklit eden bir simülasyon sıvısında, kontrollü sıcaklık ve pH deÄŸerlerinde inkübe edilmesiyle baÅŸlar. Bu süreçte metal yüzeyinden iyon salınımı gerçekleÅŸir. Belirli süre aralıklarında sıvı örnekleri alınarak, salınan metal elementlerinin türü ve miktarı hassas analiz teknikleri ile belirlenir.
ICP-MS (Inductively Coupled Plasma-Mass Spectrometry) veya ICP-OES (Optical Emission Spectrometry) gibi ileri düzey cihazlar ile yapılan bu analizlerde; örneÄŸin nikel, krom, kobalt, molibden, vanadyum, alüminyum gibi iyonlar tespit edilir. Elde edilen veriler, bilinen toksikolojik referans deÄŸerlerle karşılaÅŸtırılır ve gerekirse ISO 10993-17 kapsamında toksikolojik risk deÄŸerlendirmesi yapılır.
​
Metal iyonlarının biyolojik etkileri dozla orantılı olup, özellikle alerjenik, sitotoksik veya sistemik toksik etkilere neden olabilir. Bu test sayesinde, cihazın kullanım süresince vücuda salabileceÄŸi iyon miktarları belirlenir ve regülasyonlarla uyumlu güvenlik profili oluÅŸturulur.
​
Laboratuvarımızda metal ve alaşım degradasyon testleri, ISO 10993-15 standardına uygun olarak:
-
GLP prensipleri çerçevesinde,
-
Modern ICP-MS / ICP-OES analiz altyapısıyla,
-
Uzman ekibimiz tarafından gerçekleÅŸtirilmektedir.
Test sonuçları, cihazın kullanım amacı, temas süresi ve hasta profili göz önünde bulundurularak kapsamlı bir toksikolojik deÄŸerlendirme ile birlikte sunulur.
İmmünotoksisite Testleri
ISO 10993-16

İmmünotoksisite, bir tıbbi cihazın ya da ondan salınan kimyasal bileÅŸenlerin, bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkilere yol açma potansiyelini ifade eder. Bu etkiler; bağışıklık sisteminin baskılanması (immünosupresyon), aşırı uyarılması (immünostimülasyon), alerjik reaksiyonlar veya otoimmün yanıtlar ÅŸeklinde ortaya çıkabilir. Bu nedenle, bağışıklık sistemi ile teması olabilecek tüm tıbbi cihazlar için immünotoksisite deÄŸerlendirmesi, biyouyumluluk test sürecinin önemli bir bileÅŸenidir.
​
ISO 10993-16 standardı, tıbbi cihazların immünolojik güvenliÄŸinin deÄŸerlendirilmesine yönelik test stratejileri, örnekleme yolları ve yorumlama kriterlerini tanımlar. Bu testler, cihazdan salınabilecek maddelerin bağışıklık sistemine etkilerini hem in vitro hem de in vivo yöntemlerle deÄŸerlendirerek, ürünün immünolojik risk profiline iliÅŸkin bilimsel veri saÄŸlar.
​
İmmünotoksisite test süreci, öncelikle kimyasal karakterizasyon verileri ışığında cihazın potansiyel immünolojik risk taşıyıp taşımadığının belirlenmesiyle baÅŸlar. EÄŸer risk potansiyeli varsa, uygun test stratejileri belirlenir.
Analizler, bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri ölçen aÅŸağıdaki yöntemleri içerebilir:
-
Sitokin profilleme (örneÄŸin IL-1, IL-6, TNF-α gibi belirteçlerle)
-
Lenfosit proliferasyon testleri
-
Makrofaj aktivasyon testleri
-
NK hücre fonksiyon analizleri
-
In vivo lenfoid organ ağırlık ölçümleri ve histopatolojik deÄŸerlendirme
Testlerin seçimi, cihazın kullanım süresi, temas yolu (implant, damar içi, mukozal temas vs.) ve hedef hasta popülasyonuna göre yapılır.
​
Bağışıklık sistemi, sistemik biyolojik yanıtların merkezinde yer alır. Tıbbi cihazın bu sistemi olumsuz yönde etkilemesi; enfeksiyon riskinin artması, aşırı immün yanıtlar veya otoimmün tablolar gibi klinik açıdan ciddi sonuçlara neden olabilir. İmmünotoksisite testleri, bu etkileri önceden öngörerek ürünün güvenlik profilini güçlendirir. Özellikle uzun süre vücutta kalan, doÄŸrudan dolaşım veya lenf sistemiyle temas eden ürünler için regülasyonlarca önerilen tamamlayıcı bir testtir.
​
Laboratuvarımızda immünotoksisite deÄŸerlendirmeleri;
-
ISO 10993-16 standardı esas alınarak,
-
GLP uyumlu, valide test protokolleriyle,
-
İlgili biyobelirteçler ve immünolojik parametrelerin hassas ölçümünü saÄŸlayan flow sitometri, ELISA, hücre kültürü ve moleküler biyoloji teknikleriyle gerçekleÅŸtirilmektedir.
Analizler, uzman ekibimiz tarafından deÄŸerlendirilerek, ürüne özgü immünolojik risk profili oluÅŸturulur ve resmi regülasyonlara uygun ÅŸekilde raporlanır.
Toksikolojik Risk DeÄŸerlendirmesi
ISO 10993-17

Toksikolojik risk deÄŸerlendirmesi, tıbbi cihazların üretiminde kullanılan materyallerin veya cihazdan salınabilecek kimyasal bileÅŸenlerin insan saÄŸlığı üzerinde oluÅŸturabileceÄŸi potansiyel risklerin bilimsel veriler ışığında analiz edilmesini saÄŸlayan sistematik bir süreçtir. Bu deÄŸerlendirme, biyouyumluluk testleri arasında yer alan en kritik aÅŸamalardan biri olup, ISO 10993-17 standardı kapsamında gerçekleÅŸtirilir.
​
Bu süreçte amaç, cihazdan salınabilecek kimyasal bileÅŸenlerin maruziyet düzeyini, mevcut toksikolojik verilerle karşılaÅŸtırarak, hasta için kabul edilebilir risk sınırları içinde olup olmadığını belirlemektir. Özellikle kimyasal karakterizasyon çalışmaları (ISO 10993-18) ile tanımlanan maddeler için gerekli olan TRA, ürünün regülasyonlara uygunluÄŸunun belgelenmesinde önemli bir rol oynar.
​
Toksikolojik risk deÄŸerlendirmesi, öncelikle cihazdan salınabilecek maddelerin nicel ve nitel analiziyle baÅŸlar. Bu maddelerin her biri için bilimsel literatürde yer alan referans dozlar, toksik eÅŸik deÄŸerler, maruziyet yolları ve kullanım süresi dikkate alınarak hesaplamalar yapılır. Hesaplanan bu deÄŸerler, AET (Aktüel Maruziyet Dozu) ile TTC (Threshold of Toxicological Concern) veya PDE (Permitted Daily Exposure) gibi kabul edilebilir maruziyet deÄŸerleri ile karşılaÅŸtırılır.
Bu karşılaştırma sonucunda:
-
EÄŸer AET ≤ PDE ise, toksikolojik açıdan güvenlidir.
-
AET > PDE ise, ilave testler gerekebilir veya risk azaltıcı stratejiler önerilir.
Cihazın vücut içi/dışı teması, uygulama yolu (dermal, oral, inhalasyon vb.), kullanım süresi ve hasta popülasyonu gibi parametreler de deÄŸerlendirmeye dahil edilerek ürüne özgü risk profili oluÅŸturulur.
​
Laboratuvarımızda toksikolojik risk deÄŸerlendirmeleri, GLP uyumlu, uzmanlarımız tarafından gerçekleÅŸtirilir. Kimyasal karakterizasyon verileriniz analiz edilerek, her bileÅŸen için detaylı bir toksikolojik dosya hazırlanır. Sonuçlar, ürünün klinik kullanım amacına göre yorumlanarak regülasyonlarla uyumlu, yetkili makamlarda kabul gören bir rapor formatında sunulur.
Kimyasal Karakterizasyon
ISO 10993-18

Kimyasal karakterizasyon, bir tıbbi cihazın içeriÄŸinde bulunan veya cihazdan serbestleÅŸebilecek kimyasal bileÅŸenlerin nitel ve nicel olarak belirlenmesi sürecidir. ISO 10993-18 standardı, biyouyumluluk deÄŸerlendirme sürecinin temel adımlarından biri olan bu analizlerin yöntemsel çerçevesini ve uygulama esaslarını tanımlar.
​
Bu testin amacı, tıbbi cihazla hasta arasındaki temas sonucunda vücuda geçebilecek potansiyel kimyasalları tanımlamak, bu bileÅŸenlerin dozunu belirlemek ve olası biyolojik etkilerini toksikolojik risk deÄŸerlendirmelerine temel oluÅŸturarak ortaya koymaktır.
​
Kimyasal karakterizasyon süreci, cihazın kullanım süresi, temas tipi ve uygulama yolu göz önünde bulundurularak planlanır. Cihaz uygun ekstraksiyon koÅŸullarında (polar/apolar çözücüler, sıcaklık, süre) iÅŸlemden geçirilir ve elde edilen ekstrakt geliÅŸmiÅŸ tekniklerle analiz edilir. Kullanılan baÅŸlıca yöntemler arasında:
-
GC-MS (Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrometresi),
-
LC-MS (Sıvı Kromatografisi-Kütle Spektrometresi),
-
ICP-MS / ICP-OES (İyon/metalik element analizi),
-
FTIR, NMR, GPC gibi yapısal analiz teknikleri yer alır.
Bu analizler sayesinde cihazdan salınabilecek uçucu, yarı uçucu, polar, apolar, metalik ya da polimerik bileÅŸikler tanımlanır. Tanımlanan tüm kimyasallar, maruziyet dozu (AET) hesaplamalarıyla birlikte deÄŸerlendirilir ve ISO 10993-17 kapsamında toksikolojik risk analizlerine temel oluÅŸturur.
​
Laboratuvarımızda kimyasal karakterizasyon analizleri:
-
ISO 10993-18 standardına uygun şekilde,
-
GLP uyumlu ve validasyonu tamamlanmış protokollerle,
-
Yüksek hassasiyetli cihaz altyapısı ve uzman ekibimiz tarafından gerçekleÅŸtirilmektedir.
Test sonuçları; ürün türü, temas süresi ve hasta profiliyle birlikte deÄŸerlendirilerek detaylı bir rapor formatında, toksikolojik risk analizlerine hazır ÅŸekilde sunulmaktadır.
İrritasyon Testleri
​ISO 10993-23

İrritasyon testi, tıbbi cihazların veya onlardan salınabilecek kimyasal bileÅŸenlerin deri, göz, mukozal membranlar gibi vücut yüzeyleriyle temas ettiÄŸinde lokal tahriÅŸe (irritasyona) neden olup olmadığını deÄŸerlendirmek amacıyla uygulanır. Bu testler, ISO 10993-23 standardı kapsamında gerçekleÅŸtirilir ve biyouyumluluk deÄŸerlendirme sürecinin temel güvenlik parametrelerinden biridir.
​
Bu test ile ürünün kısa süreli veya tekrarlayan temaslarda lokal doku hasarı, inflamasyon veya rahatsızlığa neden olup olmayacağı bilimsel olarak belirlenir. Testler, ürünün kullanım yolu (örneÄŸin deri teması, mukoza teması, gözle temas gibi) dikkate alınarak planlanır.
​
İrritasyon testi, cihazın kendisi veya cihazdan elde edilen ekstraktların uygun model sistemleri üzerinden deÄŸerlendirilmesiyle gerçekleÅŸtirilir. ISO 10993-23 standardı ile birlikte gelen en önemli yeniliklerden biri, klasik hayvan modelleri (örneÄŸin tavÅŸanlarda Draize testi) yerine alternatif in vitro modellerin kullanımını teÅŸvik etmesidir.
Bugün birçok uygulama için in vitro rekonstrükte insan epidermisi modelleri (RhE) kullanılarak testler yapılabilmektedir. Bu testlerde, ekstrakt materyal belirli bir süre boyunca dokuyla temas ettirilir, ardından hücre canlılığı (örneÄŸin MTT assay ile) ölçülerek irritan potansiyel belirlenir.
GerektiÄŸi durumlarda veya regülasyonlarca talep edildiÄŸinde, geleneksel in vivo dermal, oküler veya mukozal irritasyon testleri de kullanılabilir.
​
Laboratuvarımızda gerçekleÅŸtirilen irritasyon testleri:
-
ISO 10993-23 standardına tamamen uyumlu,
-
GLP esaslarına göre validasyonu yapılmış in vitro ve in vivo protokollerle,
-
Uzman ekip ve uluslararası akredite hücre kültürü altyapısı kullanılarak yürütülmektedir.
Test sonuçları, ürünün temas yolu ve kullanım süresi doÄŸrultusunda deÄŸerlendirilerek, bilimsel temele dayalı, düzenleyici onaylara uygun bir rapor halinde sunulur.